‘2020’de AB’den 9,2 milyar euro hibe kullandık’
Dışişleri Bakanlığı Avrupa Birliği (AB) Başkanlığı Mali İşbirliği ve Proje Uygulama Genel Müdürü Bülent Özcan, “2002-2002 yıllarında katılım öncesi mali yardım dediğimiz hibe şeklinde Türkiye’ye sağlanan destekler” dedi. 2020 döneminde 9,2 milyar avroluk kaynağa tekabül ediyor, yani 2002 yılında. “2020 yılında 9,2 milyar avroluk hibe kaynağı kullandık” dedi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Avrupa Birliği (AB) Uyum Kurulu ilk toplantısını AK Parti Van Milletvekili Burhan Kayatürk başkanlığında gerçekleştirdi. Toplantıda öncelikle Halkın Eşitlik ve Demokrasi Partisi Şırnak Milletvekili Ayşegül Doğan Dağlı boşalan katip üyeliğine seçildi.
‘AB TARAFI TUTARLI VE KARARLI DEĞİLDİR’
Seçimin ardından konuşan yönetim kurulu başkanı Burhan Kayatürk, Avrupa Birliği’nin kuruluşundan bu yana birliğin üye sayısının iki kattan fazla arttığını belirtti. Yeni üyelerin büyük çoğunluğunun ekonomik, sosyal ve politik düzeylerinin Türkiye’nin gerisinde olduğunu belirten Kayatürk, “Öncelikle şunu söylemeliyim ki, ülke olarak hem Türkiye’nin hem de Türkiye’nin ihtiyaçlarını karşılama konusunda eksiklerimiz olduğu dönemler oldu. Kopenhag Kriterleri ve Maastricht kriterleri ama bir yandan da 2004-2007 dönemindeydi, geçmişteki açığı kapatmak, ülkemizi ileriye taşımak gibi çok ciddi reformlarla çok hızlı hareket ettiğimiz dönemler de oldu. Ancak Türkiye olarak bu 36 yılın hiçbir döneminde AB üyeliğini stratejik bir hedef olarak görme ve bunu devlet politikası olarak benimseme anlayışından asla vazgeçmedik. AB’nin önde gelen bazı ülkeleri, Türkiye’yi AB içinde yaşanılacak bir ortak olarak görmek yerine, AB ikametgahının kapısında veya bekleme odasında bekletip oyalayacaklar. , süreçte üyelik vaadiyle. “Bunu taviz verebileceği bir ülke olarak gördü” dedi.
‘AVRUPA BİRLİĞİ’NİN AÇILMAK İSTEDİĞİ HER NOKTADAYIZ’
Sunumunu yapmak üzere Kayatürk’ün ardından söz alan Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Avrupa Birliği Daimi Temsilcisi Mehmet Kemal Bozay, Türkiye’nin AB için önemine dikkat çekerek, “Bugün, Avrupa Birliği’nin açılmak istediği her noktadayız. Bugün Rusya – Ukrayna Savaşı’nda Türkiye’nin inisiyatifi olmasaydı, Avrupa Birliği’ni büyük baskı altına alacak bir durumla karşı karşıyayız. AB’nin kapasitesine bakın, eğer AB belirlediği stratejik hedeflere ulaşmak isterse bu sadece Türkiye ile olur. Türkiye olmasa da AB bugünkü işleyişini sürdürür. Ama Çin’in kalkınmasına karşı durmak mümkün değil. Dünya genelinde yüzde 28 olan AB’nin çip üretimi şu anda yüzde 12 ve yüzde 8’e düşüyor. AB kapasitesini ne kadar çarparsa çarpsın, Türkiye’nin 85 milyonluk pazarı siyasi ve ekonomik olarak AB’nin içinde.” AB ile bütünleşirse yavaş yavaş kendini belli bir yerde tutan, aslında vize rejimleriyle üzerine demir perde çeken bir varlık haline gelecektir” dedi.
Bozay’ın ardından konuşan Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü Mali İşbirliği ve Proje Uygulama Genel Müdürü Bülent Özcan, AB üyeliğine ilişkin tüm engellemelere rağmen mali işbirliği sürecinin devam ettiğini belirtti. Türkiye’nin 1999 yılında Helsinki’de aday ülke olarak kabul edilmesinin ardından katılım öncesi mali yardım ve AB programlarından yararlanma hakkı kazandığını hatırlatan Özcan, “Türkiye aslında bu kaynakları 2002 yılında kullanmaya başladı ve programlara dahil olmaya başladı. 2002-2020 dönemi, katılım öncesi Mali yardım dediğimiz Türkiye’ye sağlanan hibeler 9,2 milyar avroluk bir kaynağa tekabül ediyor, yani 2002-2020 döneminde 9,2 milyar avroluk bir hibe kaynağı kullandık. Bu, çevresel atık yönetiminden iklim sorunlarına, ulaşımdan rekabetçiliğe, tarımdan, sınır yönetimine, içişlerine kadar aklınıza gelebilecek birçok farklı alanda yüzlerce projenin hayata geçirildiğini söyleyebiliriz. Ticaret odaları, üniversiteler, yerel yönetimler, valilikler, kaymakamlıklar ve belediyeler tarafından bu alanda binlerce farklı proje hayata geçirildi” dedi.
‘DESTEKLERİN YÜZDE 60-70’İ TAMAMEN İKLİM ODAKLI’
AB ile müzakerelerde yaşanan tıkanıklıkların mali yardımlara da yansıdığını belirten Özcan, “2002-2020 yıllık ortalama döneme baktığımızda yaklaşık 600 milyon euro kaynak kullanıyoruz. Türkiye’ye sağlanan yıllık ödenekler azaldı” 2021-2023 döneminde ortalama 220 milyon euroya yani 230 milyon euroya.” “Şu anda Avrupa Birliği kaynaklarından 2021’de 218 milyon euro, 2022’de 222 milyon euro ve 2023’te 244 milyon euroluk bir paket oluşturduk. Bu yaklaşık 60 projeye denk geliyor. Bunun yüzde 60-70’i tamamen iklim odaklı. ” dedi.
‘TÜRKİYE’YE 2 MİLYAR EURO KREDİ TAAHHÜDÜ VAR’
Hibe şeklinde sağlanan bu desteklerin azalmasının Türkiye’nin ihtiyacını karşılamaktan uzak olduğunu belirten Özcan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Dolayısıyla 2021-2027 dönemine girdiğimizde ‘Bu kaynakları nasıl artırabiliriz?’ diye soruyoruz. AB ile müzakere ederken Türkiye Yatırım Platformu adı altında ortak bir sistem ortaya koyduk. Bu sistemdeki amacımız AB’nin sağladığı hibelerle Türkiye’ye daha uzun vadeli, daha kullanılabilir kredi kaynakları kazandırmaktır. Kredi kaynaklarının iki tane var boyutları; bir boyutu özel sektör. Özellikle yeşil dönüşüm ihtiyacının finansmanı, bunun bir boyutu da kamu yatırımlarının finansmanı. Şu anda Avrupa Komitesi ile yaptığımız çalışmalarda 4 büyük uluslararası finans kuruluşunun 2 milyar tutarında kredi taahhüdü var. Bunun 400 milyon eurosu bu yerel yönetim altyapısı için, özellikle yeşil için” dedi. Anlaşma ve yeşil dönüşümle ilgili yerel yönetim altyapısıyla ilgili. Geriye kalan 1,6 milyar avro ise özel sektörün yeşil dönüşümle doğrudan ilgili ihtiyaçlarını karşılayacak niteliktedir.”